30 Ağustos 2009 Pazar

ANKARA’DA BİR PARK, KUĞULU

Ankara’da olup da Tunalıyı bilmeyen var mıdır diye soracağım ama içimden bir ses üzülerek bazı kesimlerin buraları bilemeyeceğinden bahsediyor bana. Tunalı ismini bilmeyen varsa bile Kuğulu parkı bilen sayısının bazı düşüncelerime dayanarak daha fazla olabileceğini düşünüyorum.
Tunalıya uğradığımda genelde yolumu mutlaka Kuğuludan geçiririm; ya şöyle bir taraftan girip öbür taraftan çıkarım ya da aynı yolu oraya düşen pek çok kişi gibi biraz banklarda bir nefes aralığı veririm.
Yeşil oranı en fazla(!) olarak geçen kentlerden biri olarak Ankara’da toplam kaç park var bilmiyorum ama ne olursa olsun Kuğulu’nun tüm parklar içinde özel bir yeri olduğunu sadece ben değil onu tanıyan herkes bilir.
Kuğulu, sadece bir park değil aynı zamanda bir simge haline de gelmiştir Ankaralılar için.
Parkın bulunduğu Kavaklıdere semti adını, zamanında buradan geçen dere ve etrafındaki kavaklardan almıştır. Günümüzde Kuğulu park çevresindekiler haricinde o kavakların son temsilcilerini bile artık görmek mümkün değildir. Oysa bir semt için onun simgesi olan bir değeri korumak ne derece önemlidir!
Bizdeki park anlayışının tersine, park denince insanı, ruhuna yolculuğa çıkaracak, kendini ve şehri unutup bilinçaltında da olsa doğaya döneceği bir ortam gelir aklıma; o büyük şehrin keşmekeşinden kaçıp bir an da olsa her şeyi unutabilmelidir orada insan.
İşte bu nedenledir ki parklar birer doğal kır, orman, köy havasını taşımalıdır kanımca. Şehrin nefesi, ruhudur onlar aslında. Oraya girdiğinizde rastlayacağınız şey kesinlikle beton, gürültü, duman, yapay ortamlar değil tam aksine sessizlik, huzur, sükunet olmalıdır. Adımınızı attığınızda, uzaktan gördüğünüzde hatta o ortamı düşündüğünüzde sizi başka bir hava sarmalıdır o yerde. Yaşı sayamayacağınız kadar büyük olan ağaçlar, doğala benzer büyük bir göl, doğadan kopup gelen pek çok canlı çeşidi ve doğal gezinti, spor yolları karşılamalıdır sizi. Üstelik o doğa parçası sizin doğanızdan bir parça olmalıdır, başkasının doğasından koparılıp büyük bedeller ödenerek getirilmiş canlı, cansız parçalar değil. Oradaki ağaçlar sizin dağlarınızın ağacı, çiçekler sizin ovaların çiçekleri, hayvanlar kendi canlılarınız olmalıdır.
Oraya adım attığınızda, gölün kıyısında çimlere oturup elinize bir kitap aldığınızda, o toprak yollarda şöyle bir saat kadar yürüyüş yapıp ya da koştuğunuzda veya bir banka oturup sizin gibi bir park sakini ile sohbete başladığında tüm yorgunluğunuzun gittiğini hissetmelisiniz. Orada oturup saatlerce kendinizle kalmış gibi olabilmelisiniz. (Buna istemsiz dikkat yöneltme deniliyor; insan doğaya çıktığında veya hoşuna giden bir şey karşısında beynin istem dışı yönelimi ve yüklerden kurtulması ile rahatlıyor. )
Yine çocuklar ve yaşlılar için de parkların ayrı bir önemi vardır kanımca. Orada öğrenir çocuklar kendileri ile tanışmayı, koşup sınırsızca oynamayı ve gittikçe toplumumuzda yalnızlaşan yaşlılar da yalnızlıklarını giderecek bir arkadaş bulmayı.
İşte kuğulu park, o koskoca şehrin ufacık bir parçasına sıkışmış ve sıkıştırılmaya çalışılan bir ortam olarak Ankara parkları içinde az da olsa, taşıdığı değerlerle bunu bir parça taşır gibi. Yanındaki çocuk bahçesi ile birlikte bence en çok küçük çocukların parkıdır orası.Ama yine de banklarda oturmuş pek çok yalnız insan, eş ve sevgiliyi görebilirsiniz orada. Hatta yıllardır rastlamadıklarınıza bile orada rastlamanız mümkündür.
Dün yine uğradım biraz işimi bitirince Kuğulu’ya. Anne babalar pek çok küçükle oradaydılar. Kimi kuşlara yem atıyor kimi koşuyor kimi arabasında uyuyordu., Annesi onu gezdirirken civcivin birinin babaannesi ile biraz sohbet ettik; sonra yanımıza yaşı oldukça ilerlemiş bir hanım geldi elinde bir torba buğday ile. Babaannenin dediğine göre elindeki yeşillikleri göl sakinleri olan kuğu, ördek ve kazlarla paylaşmış ve bitirmişti. Şimdi ise sıra diğer sakinler, güvercinleri ve serçeleri beslemeye gelmişti. Civciv ailesi ayrılınca, emekli bir jeolog olduğunu öğrendiğim bank arkadaşım bana birkaç sokak yukarıda oturduğunu, her gün oraya gelerek kuşları beslediğini ama yarın 30 Ağutos için Anıtkabire gideceğinden gelemeyeceğini anlattı.”Üç senedir hemen her gün geliyorum buraya” diyince geçen senelerde orada gördüğüm park sakinlerinden bir başka yaşlı hanım canlandı gözümde. Hanım, bir yandan kuşları kovalayan küçüklere ve onlara o kültürü vermeyen annelerine sinirlenirken bir yandan da çevresindeki çocukları çağırıyor, elindeki buğdaydan onlara vererek kuşları yemlemelerini keyifle seyrediyordu; “amacım onlara hayvan sevgisini aşılamak aslında” diyordu. Diğer yandan da nerede bu diyip çevresine bakarken, kimi arıyorsunuz sorusuna” bacaksızı” diyince, küçük bir çocuk sandığımız bacaksın aslında tek bacağı olmayan bir güvercin olduğunu öğrenmiş olduk. “o dedi yerde dolaşmaz, ağaçtan gelecek biraz sonra”.Gerçekten de biraz sonra bacaksız yukarıdan gelip onun dizine kondu ve elindeki buğdayları yemeye başladı. Bana dönüp,”görmese idiniz inanmazdınız değil mi?” diye sordu.Ne diyeceğimi bilemedim o an. “Nerede olsam beni görüp geliyor” dedi; her ikisi de iki farklı türden birer arkadaş edinmişti anladığım. Ama kuş birazdan etraftakilerin merakından uçup gitti.“Bugün tekrar gelmez artık “ dedi hanım üzgün bir sesle.

Bu arada Kuğulu parkın kuş sakinlerini, parkın hemen çocuk parkı girişindeki Doğa ve Kavaklıderem Dernekleri ortak çalışması ile yaptırılan panoda görebilirsiniz. Ben de o panodan, orada serçenin bile iki çeşit olduğunu ve görünenler dışında parkın daha pek çok sakininin olduğunu öğrenmiştim.
Yine parkın diğer canlılarından, sayısı en fazla olan ağaçların arasında akkavakları görmek mümkün. Kavaklıderem ve Kırsal Çevre tarafından her ağacın üzerinde onun hakkında adı, yaşı, boyu gibi bilgileri taşıyan bir tabela asılmış.
Eğer sıyrılabilirseniz o havadan, canınız beton yollar, binalar, her taraftan yükselen envai çeşitte yüksek sesli müzik, hatta özel yapılmış mangal sefası alanları,ortalıkta dolaşan tirenler, arabalar, pek çok çeşitte lokantalar yerine farklı bir şey görmek isterse, Ankara’nın neresinde olursanız olun veya yolu Ankara’ya düşen biri olarak, bir gün gidip siz de tek tek tanışın derim onlarla, Kuğulu park sizin, hepinizin, Ankara’nın, Türkiye’nin parkı ne de olsa, kuğulu parka, parklarınıza, yeşil yaşam alanlarınıza sahip çıkın, buraları ruhunuzdan uzaklaştırmayın derim, en önemlisi ruhunuzu sizden…

Zuhal Mutlu
30.08.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder