8 Ağustos 2009 Cumartesi

BURASI BAŞKENT (1).... BAŞKENTLİYE HER GÜN DÜĞÜN BAYRAM

Evet burası başkent ama başkent deyip geçmeyin, çok ilginç yönlerimiz var ki aman ha kaçırmayın; tabi hangi semtte oturduğunuz önemli; yine de kaçırmanız imkansız hatta siz kaçmayın da !
Evet burası başkent, işte o yüzden ya olanları görünce “başkent mi yoksa kocaman bir düğün salonu mu?” diye soruyorsunuz.
Yine yaz geldi, havalar ısındı; hadi gözümüz aydın, havaların ısınması ile bir düğün mevsimine daha ermiş olduk hepten BAŞKENTLİLER olarak. Gerçi şüphesiz pek çok yerde rastlanmayan bir manzara değil ama konumuz başkent Ankara ne de olsa.
Vatandaşın evlendiğine, mutluluğuna bir şey dediğimiz yok şüphesiz ama konumuz en azından benim gözümden bakınca hiç de ne düğün ne dernek değil düpedüz bir işkence ve yol yordam bilmeme.
Köy geleneklerinden kalma bir alışkanlıkla, vatandaş, bir de salon parası vermemek için açıyor sandalyeyi masayı apartmanın önüne hatta sokağa, gerekirse sokak mokak hak getire; bir de trafiğe kapadı mı işte sana mis gibi bir “açık hava düğün salonu”.
Sabahtan başlıyor sahne kurulmaya . O güzelim elektronik sazlar ve gerekirse davullar eşliğinde, sanatçıların (!) detone sesi ( Gerçi şu meşhur Ankara parçaları için detone lafi bile fazla kaçar)tüm gücü ile çınlatıyor kocaman ses cihazları ile bütün mahalleyi sabahtan akşama, akşamdan gece yarısına…. Alllahım ne bitmez çile!
Geçen bizim çaycı bile sazını tıngırdatırken, diğeri “bir şeyler çalmayı öğrenir de düğünlerden evine bir iki kuruş kazandırır derken birden sokak canlanmadı boşuna gözümün önünde.
Bir de güzelim gece elbiselerini giymiş hatunlar, tam takım giyinmiş beyler çıkıyorlar meydana ki bir gerine gerine, tadını çıkara çıkara oynuyorlar, sanki sokak değilde bir lüks otelin balo salonu havasında.
Yok o kadar da değil bazen köy geleneklerini de unutmayıp köçekler bile getiriyoruz sokakta oynatmaya. Burası başkent, AB kenti Ankara(!)
Acaba Ankara’nın kaç semtinde karşılaşılmıyor bu manzara ile merak etmemek elde değil benim için, sizi bilmem. Yoksa çok mu alışıldık? Yok ben alışamadım.
Artık o güzelim elektronik saz ve o güzelim sesli sanatçılar(!) bırakın burnunuzun dibi sokağınızı tam kaç km. uzaktan duyurabiliyor size kendini. O “bu akşam, bu hafta sonu dinleneyim, kitap okuyayım, biraz da evde kalıp şuna bakayım” hayaliniz hayal olarak bile kalmıyor zira anlıyorsunuz ki meğer ne çok kişi evlenmek için sıradaymış da ve hatta yaz bahar gelip geçiyor o eğlence(!) içinde… Tabi salonlarda olanlardan haberimiz yok desem de çıkıştaki silah sesleri ve eskiden lüks düğünlere özgü havai fişek gösterileri, bir de arada bir kurşunlara hedef giden birkaç şansız vatandaş ( ee ne yapalım onlar da kurşunun önüne çıkıp da gazetelere düşmeselerdi diyenler olabilir) olmasa…
Ha bir de geçen gün apartmanın araba parkında yapılan sünnet düğünü için önümüzdeki okulun bahçesinde patlatılan havai fişekler şu kurumuş otları tutuşturup o kaç yıldır sadece birkaç mahalleli vatandaşın kendi gayretleri ile emek verdikleri o güzelim ağaçları tutuşturup yakmasaydı…
Tabi sokak düğünlerinden bahsederken bizzat okulunun bahçesini bu müstesna olaylara açma girişiminde bulunan hatta girişimi geçerek bizzat bir iki düğünün gerçekleşmesine olanak veren okul yöneticilerini de kutlamadan geçmemek lazım; hatta öyle ki mahallelice yapılan şikayetleri bile aşmayı başarmakla beraber en azından mahalleli ( tabi ki aklıselim olan kısmından bahsediyorum) böyle müstesna bir olay olan sokak düğünlerini okul bahçelerine de taşıyarak burayı sürekli bir işkence alanına dönüştürmeyi planlayan yöneticileri durdurmayı başarabildi en azından diye düşünüyorum.
Ama yine de şunu atlamamak lazım, bu sokak düğünlerine karşı olan polisle, zabıtayla vb. beraber olan, başkent Ankara’yı tek kuruş almadan koskoca bir eğlence ortamına dönüştürenlerin yaptığı mahalle eğlencelerini engelleyen bu uyumsuz kişileri haklı görmek ne derece mümkün ki? Ne yani davetli olmasa da vatandaş her gün her gün diskoya, dansa, gece klubüne gitmeye gerek kalmadan, üstelik aynı yüksek desibelde müzikle doyasıya eğlenirken(!)… cık cık cık.
Önce bu durumu engelleyici herhangi bir mevzuat olmadığı söyleniyordu; şimdi mi, şimdi mevzuat var ve bildiğim kadarı ile üstelik Valilik kararı ve genelgesi ile (geçen yıllarda Valiliğe Bağlı çevre koruma müdürlüğü ile de görüşmüştüm)ve ayrıca ayrı yaptırımlarla ama sonuç aynı; fark sadece topyekün eğlencenin gece belli bir saten sonra polis gücü ile de olsa kesilmesinde. İlgililer kesin bir önlem yerine vatandaşın kendi kendine bunu terk etmesini bekler gibiler. Ya diğer vatandaşların huzuru? Hastası var sağı var, nerede bu yetkililer?
Bakın bir önerim de var; neden şu her türlü yardımı seçmeninden esirgemeyen belediyeler halka yönelik kapalı bir düğün mekanı kurarak büyük bir sevaba girmiyorlar. Eğer salonda düğün yapamayacak durumu olan varsa belediyeler burayı çok cüzi ücretlerle sağlayabilir onlara. Tabi bu arada sokağı da yasaklayarak ve cezaları büyüterek. Bu sokak düğünlerini önlemede belki bir yol olabilir.
Yok olmaz derseniz, hadi bakalım yaz geldi yine iyisiniz, size her gün düğün bayram; hem de bedava!
Hatta bakın bu gün bir kaçı birbirine karışmış ki sabahtan bu yana kaçırmayın, bugün sizin orada eksiklik varsa bu yana gelin.
Z.M.
08.08.2009






1 yorum:

  1. Geleneklerimizden gelen köy düğünleri bir başka güzel ve değerlidir ve de mutlaka köylerimizde yaşatılmalıdır sazı, sözü, geleneği ile ; Sözüm ne köylerimize, ne köylümüze; sözüm kentte gelip dejenere olan, saygıyı ve komsunu , cevresini kendinden once düşünen köylümüzün biraz da hayatın getirileri ile dusunmeyisinde, kolaycılıgına ve tabi katledilen o guzelim türkülerimizi, bir de koca koca ses yukselteclerini kurarak bagırtan katledenlere..Z.M.

    YanıtlaSil